Sohbetin Doyumsuz Adresi Http://Www.Sevdacafem.Com
Http://Www.SohbetEderiz.Com  
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  Şiir Dinle
  Siteni Ekle
  Hanqi Gün Doğduğunu Hesapla
  oFLu
  Akuma
  RoDiKoL
  Gerekli Linkler
  Şiir 1
  cambalkonmarket.com
  Domain İşi
  Laflasana
  S3rseriii
  Özel
  Alp-LioN
  SaMaNYoLu
  Helper Toplantısı
  Yeni sayfanın başlığı
  Vuslat salagı
  SiYaH
Bilgileriniz sistemimize kaydedilmektedir.
Günlük Burç
¦ ¦

¦


¦


¦


¦


¦


¦

¦

¦ ¦¦

¦

¦ ¦ ¦ ¦



¦


¦ ¦ ¦

¦ ¦

¦

Şiir 1

 
09 Nisan

KOYVER GİTSİN

yarım.jpg

Koyuver gitsin

Acılar dağ devirir seni değil

Hüzün yağmurları diner elbet gün gelir

Yedi ceddi toplanıp gelse de üstüne

Ancak bir kırıntı hüzün verir

Zehir değil.

Koyuver gitsin

İnadına gülümse,inadına mutlu ol

Topu topu üç günlük ömründe

Dibine kadar yağmur ol,bulut ol

Hepsinden daha acı ol yeri geldiğinde

Koş,rüzgar gibi,çık en tepeye

Seyret yüzlerindeki öfkeyi nefreti

Yukarılardan bir demet sevgi saç

Bir zerre tebessümün yere serer hepsini

Koyuver gitsin

Acılar dağ devirir seni değil

Sen ki insansın bugüne bugün

Bir nefeslik can değil...



ein Bild   

 Buldum sandığım anda yitirdim düşlerimi

İçinde sen de vardın

Öyle dalmışım ki hayata

Umuda yolculuğumda kaybettim aşkı

Ucunda sen de vardın

07 Mart

ASK

 
Bu içeriği görüntülemek için en son Flash sürümünü karşıdan yükleyin

 

AŞKLA YAŞAMAK

 

Kişi yaşamalıdır aşkını ölesiye. Hele acıysa… Aşk girdi mi araya insan acıya da doymaz olur. Bırakır kendini, çırpınmaz bile. Kurtulamayacağını bilir. Kim kurtulmuştur ki bugüne kadar aşk acısından. Kim? Aşk değil mi bu varsın acıtsın deriz. Neler çekeriz, uğruna neler feda ederiz. Ama o ne yapar, gelişinde nasıl sevindirdiyse sizi ‘sen sevin şimdi. Nasılsa gideceğim. Hem de öyle kaçıracaksın ki beni herkes gibi elinden acıycak sonunda canın. Senin de…

 Aşk varsa acı da vardır.’ Der. Aşkın değişmez kuralıdır bu. Kaybolmak istiyceksin o gözlerde ama nafile. Oraya da zehirini salmıştır aşk.

 Ama her şeye rağmen güzeldir. Ona dokunmak, gözlerine bakmak onun için heyecan duymak... O denilince akan sular durur. Ordaki herkes beyaz o kırmızı olur. Onunla konuştuklarınızı eve gelince kapıyı kapatıp çekilip odanıza bir bir tekrarlamak size en heyecan verendir. Şunu şöyle deseydim böyle yapsaydımlar tekrarlanır durur aklınızın ondan arta kalan biryerlerinde. Sizi sarıp sarmalar şefkatlice, yumuşacık aşk denen o hoş şey. Mutlu olursunuz.

 Gözlerinizden duygu akar… Kulaklarınız aşk nameleri arar sürekli. Her saniye hücreleriniz yenileniyormuş gibi hissedersiniz. Çiçekler de bundan nasibini alır tabii. İşte aşk bu ve bizim anlatamayacağımız ve farkına varamayacağımız hislerle doludur. Ha sürekli yediğiniz ve annenizin şikayetçi olduğu tırnaklar da tarih olmuştur.

 Çünkü aşk insanoğlunun sahip olduğu en güzel armağandır. Her insan aşkla birlikte kendini dünyanın en şeker insanı hisseder.

 Bu yüzden tüm acılara, çıkmazlara, dolambaçlara rağmen hala o en eski masalı özlemle anıyor ve yaşamaya can atıyoruz

ASK

 
image
Buz gibi bir günde hızlı hızlı yürürken, birden ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm...
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele aceleaçtım.. Üç dolar çıktı.. Bir de buruşmuş, sararmış, eskimiş mektup...
Belli ki yıllardır, o cüzdanın içinde duruyordu. Zarf öylesi ne harap olmuştu ki. Sadece tepedeki "İade" adresi okunabiliyordu. Mektuba bir göz

attım. Bir ipucu bulma ümidi ile.. Birden tarihi gördüm.. 1924... Mektup nerdeyse 60 yıl önce yazılmış. El yazısı belli, bir kadına ait.. Sol

köşeye bir çiçek resmi çizilmiş.
"Sevgili Michael" diye başlıyor mektup... ve "Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor..
- "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor..
İmza..
Hannah!.. İçimden bir ses "Bul" dedi bana.. "Mektubun sahibini bul.."
Milyonlarca Michael var. Hangi birini bulacaksın ki.. Ama tepedeki "İade" adresi ipucu olabilir.
Telefon İstihbarati aradım. Anlattım...
- "Bu adrese bağlı bir telefon varsa, bana verebilir misiniz" diye..
Sustu..
Gidip müdürüne sordu...
- "Var ama, size vermem yasak.. Ama sizin adınıza bu numarayı arar, orarım. İsterlerse size bağlarım.. Lütfen bekleyin.."
Bekledim.. İki üç dakika sonra kızın sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim.."
Karşıdaki hanıma "Hannah diye birini tanıyor musunuz ? " diye sordum.
- "Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden aldık." dedi.
- "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
- "Hannah annesini bir huzurevine yatıracakti. Oradan takip ederseniz,belki adresi bulursunuz.."
Ve huzurevinin adını verdiler.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş... Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan bilirlermiş...
- "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime..
İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..
Bir kadın "Şimdi Hannah'ın kendisi bir huzurevinde" dedi ve numarayı verdi.
Hemen orayı çevirdim... Bingo..
Ses "Evet, Hannah burda yaşıyor" dedi..
Gecenin saat onu, ama hemen yola çıktım, Hannah'ı görmek için..
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama..
Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve :
"Genç adam" dedi, "Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.."
Derin bir nefes daha..
- "Michael Goldstein harika bir insandı. Eger bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.."Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..
"..Ve hiç evlenmedim... Michael gibi birisini bulamadım ki.."
Hannah'a teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız :
- "Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size?" dedi..
- "Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..Cüzdanı elimde sallayarak..
O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı..
- "Hey baksana.. Bu Bay Michael'in cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten.. Üç

kere ben buldum, koridorlarda.."
Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre..
Michael yatmamıştı.. Okuma odasında kitap okuyordu.. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.. Michael elini arka cebine attı, hızla..

Sonra sevinçle :
- "Evet bu benim cüzdanım" dedi...
- "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım..
Size teşekkür borçluyum.."
- "Hiçbirsey borçlu değilsiniz" dedim..
- "Ama özür dilerim.. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum..."
- "Mektubu mu okudun?.."
- "Sadece okumakla kalmadım.. Hannah'ı da buldum.."
- "Buldun mu?.. Nerde?.. İyi mi?.. Hala eskisi gibi güzel mi..
Söyle, lütfen söyle.."
- "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça..
- "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.." Elime sımsıkı sarıldı..
- "O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim..
Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
- "Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.."
Asansörle üçüncü kata indik... Odanın kapısı açıktı. Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu... Hemşire ona yaklaştı, omzuna

dokundu...
- "Hannah" dedi.. "Bu bayı tanıyor musun?.."
Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
- "Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle..
- "Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.."
- "Michael" diye yutkundu : Hannah.. "İnanmıyorum.. Bu sensin.. Benim Michael'im...
Michael Hannah'a doğru yürüdü yavaşça.. Sarıldılar. Hemşire hıçkırıklar içinde koridora attı kendini...
- "İşte Tanrının sevgisi de bu" dedim.. "Olacaksa.. Olur.."
Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?..
Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de

lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı... Huzurevi onlara, bir minik daire tahsis etti...
Eğer 76 yaşında bir gelinle 79 yaşındaki bir damadı, 16 yaşında bir kız, 19 yaşında bir delikanlı havasında görmek isterseniz, orayı ziyaret

etmeniz gerek..
Nerdeyse 60 yıl süren bir aşk hikayesi için, ne güzel bir son değil mi?...

 

  
Bu içeriği görüntülemek için en son Flash sürümünü karşıdan yükleyin

Sen Yokken Biraz Daha Ölüyorum Ben...

 
 
Sen Yokken Biraz Daha Ölüyorum Ben 

Sen yokken biraz daha ölüyorum ben 
Gönlüm sonbahar, yaprak yaprak dökülüyor 
Her mevsim kış, her günüm gece 
Sonu yok yolların, yarını yok saatlerin 

Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında 
Kokusu yok çiçeklerin, gök kuşağının rengi yok 
Ateşi yok sevmelerin, sigaramın dumanı yok 
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin 
Ve ben biraz daha ölüyorum gözlerinin ortasında 

Alevi yok yangınların, suyu olmadığı gibi yağmurun 
Denizin mavisi yok, tıpkı gözlerin gibi 
Gözlerin her yerde, ne yana baksam gözlerin 
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında 

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun 
Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit 
Ümidi yok yarınların, 
Tıpkı senin yokluğun gibi 
Ve ben biraz daha sana hasret 
Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş 
Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm 
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında 

Yalnızlığını ben yazarım şiirlerin, ayrılığını ben 
Karamsarlıkları
hep senden 
Hayalinle süslenen bu şehir 
Ve ben ölüyorum bu şehirde sensizlik ortasında...
::..Beni
 
Http://Www.Enfes.Net  
   
 
   
 
 

Hürriyet Sabah Milliyet
Star Cumhuriyet Radikal
Yeni Şafak Türkiye Gözcü
Akşam Zaman Posta
[Sitene Ekle]

 
 
   
 
  http://www.guftekar.com/bos01.php?bolum=sarki_sozleri&dosya=index.php&dosya_b=tumsarkilar.php&sarkici_no=434  
Bugün 6 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol